OLASILIKSIZ, Empati ve OZ adlı romanlarıyla dünya çapında geniş bir okur kitlesine sahip ödüllü yazar Adam Fawer, yeni eseri “Mobius” için 8. D&R Kitap Fuarı kapsamında Türk okurlarıyla buluştu. İmza almak için uzun kuyruklar oluşturan hayranları Fawer’ı söyleşi sırasında soru yağmuruna tuttular. Fawer gördüğü yoğun ilgiden çok etkilendiğini belirterek; “Türkiye bana ilham veriyor.” dedi.
Türkiye’nin en büyük kitap platformu D&R, bu yıl 8.’si düzenlenen geleneksel D&R Kitap Fuarı kapsamında, ilk romanı Olasılıksız ile dünya çapında ses getiren Amerikalı yazar Adam Fawer’ı konuk etti. Fawer, zaman yolculuğu üzerine kurgulanmış bir hikayeyi anlattığı “Mobius” isimli yeni kitabını D&R İstinyePark’ta okurları için imzaladı. Yoğun ilgi gören etkinlikte Fawer, okurlarının sorularını cevapladığı keyifli bir söyleşi de gerçekleştirdi.
“Türkiye bana ilham veriyor”
15 yılın ardından Türk okurlarıyla ikinci kez buluşmaktan mutluluk duyduğunu söyleyen yazar, “Özellikle Türk okurlarımdan gelen geri bildirimler beni motive ediyor. Türkiye’yi ne kadar sevdiğimi daha önce de belirtmiştim. Türk okurlar için üretmekten keyif alıyorum. Türkiye bana ilham veriyor. Kader ve geleceği öngörme temaları, kitaplarımda derinlemesine tartışılıyor ve son zamanlarda anladım ki bu konu, Türk halkının da duyarlı olduğu bir mesele. Bu yüzdendir ki, ilk kitabım ‘Olasılıksız’ ve şimdi de yeni kitabım ‘Mobius’ Türk okurları tarafından büyük ilgi gördü. Ayrıca, bir müjde vereyim: ‘Mobius’tan sonra yazmakta olduğum yeni kitabımda bir Türk karakter yer alacak. Belki İstanbul'u da fon olarak göreceğiz” dedi.
“Beni yazar olmaya iten, hayatın ne kadar değerli olduğunu anlamamdı”
Yazarlık yolculuğunun nasıl başladığını anlatan Fawer, “Pek çok insan gibi benim de bu yola başlamam anlık bir karardı ama ondan önce hayatımdaki üç kırılma noktası beni buraya getirdi. İlk olarak, 11 Eylül saldırısının olduğu gün, sabah saat 6'da işimden ayrıldım. Hemen ardından New York'ta her yerden yükselen dumanları gördüm. Bu olay bana ölümlü olmanın gerçekliğini hatırlattı. Hayatın ne kadar kıymetli olduğunu ve fırsatları değerlendirmek gerektiğini düşündüm çünkü ne kadar zamanınız olduğunu bilemezsiniz. İkincisi, tam o sıralarda, yakın arkadaşım Stephanie'ye, 30 yaşındayken, terminal meme kanseri teşhisi kondu. Stephanie her zaman yazar olmayı istemişti, zaten benden daha çok yazarlığa yakındı, gazeteciydi, ben ise startup'larda çalışıyordum. Son olarak, yıllar boyunca içinde bulunduğum girişimcilik dünyasında birçok başarısızlık ve hayal kırıklığı yaşadım. O dönemde başka bir startup'ta çalışmak istemiyordum. Sonra dedim ki: 'Neden denemiyorum?'. Stephanie bir kitap yazmak istiyordu ama biraz cesarete ihtiyacı vardı. O yüzden her gün birlikte yazmaya başladık. Bir kafeye gidip laptoplarımızın şarjı yettiği kadar yan yana yazıyorduk. İşte o an yazarlık serüvenim başladı.” dedi.
“Mobius, benim en kişisel ve duygusal kitabım”
“Mobius”ın hikayesinin ortaya çıkışına dair Fawer, “20 yıl boyunca New York’ta girişimcilik alanında çalıştım ve bu süreç hayatımı derinden etkiledi. Bazen iyi, bazen kötü deneyimler yaşadım. Yaş aldıkça pişmanlıklar ve 'keşke farklı yapsaydım' dediğim anlar üzerine düşünmeye başladım. Geçmiş, gelecek ve kader üzerinde çok durdum. Bu da aslında romanıma ilham kaynağı oldu. Eğer ‘Olasılıksız’ı beğendiyseniz, ‘Mobius’ta benzer temalar bulacak, hatta belki de onu aşan bir derinlikle karşılaşacaksınız. Aynı zamanda, otobiyografik ve otokurgusal bir roman olarak, hayatımdan çok önemli ipuçları taşıyor. Bu yüzden ‘Mobius’, benim en kişisel ve duygusal kitabım diyebilirim.”
“Yapay zekanın uzun süre büyük edebi eserler yazabileceğini düşünmüyorum”
Yapay zekayla ilgili Fawer, “Yapay zeka, yazma eşlikçilerimden oldu. Bazen bir roman için bir ortam yaratmaya çalışırken, diyelim ki karakter güzel bir restorana giriyor, o zaman şöyle düşünüyorum: ‘İyi bir restoranın sahip olabileceği 10 özellik nedir?’ Bunu yapay zekaya sorarak çok hızlı bir şekilde bilgi edinip kendi dilimle romana uyarlayabiliyorum. İkinci olarak, önümüzdeki birkaç yıl içinde, hatta belki de şimdiden, yapay zekanın iyi bir kitap yazabileceğini düşünüyorum --yani öyle çok derin ya da edebi olmayan, daha çok eğlenceli, hafif kitaplar--. Ancak yapay zekanın, uzun bir süre boyunca --umarım çok uzun bir süre--, hayatımızı değiştirebilecek edebi eserler yazabileceğini sanmıyorum. Bir diğer düşündüğüm nokta ise beni endişelendiren şey, ekranlara bağımlı haldeyiz ve bu okuma alışkanlıklarımızı en azından Amerika'da çok kötü yönde etkiledi. İnsanların artık eskisi kadar okumadığını düşünüyorum. Bu yönüyle bu tehdidin farkında olmalıyız.” sözleriyle düşüncelerini aktardı.
Yorum Yazın