BUZAĞI KAYIPLARININ ÖNÜNE GEÇEBİLMEK MÜMKÜN
GÜNDEMÜlkemizde her yıl binlerce buzağı yaşamını kaybediyor. Kaybedilen her buzağı ise hem çiftlikleri hem de ülke ekonomisini büyük zarara sokuyor. Artan buzağı ölümlerinin süt endüstrisinin ve süt hayvancılığının geleceğini tehdit ettiğini belirten Trouw Nutrition Türkiye Bayi Kanalı Teknik Müdürü Hakan Çiftçi, bu ölümlerin altında yatan sebepleri ve buzağı kayıplarının önüne geçebilmek adına yapılması gerekenleri paylaştı.
Çiftlik hayvanlarının en hassası olan buzağılar ülkemizde süt endüstrisinin ve süt hayvancılığının geleceğinde kritik önem taşıyor. Ancak ne yazık ki Türkiye’de her yıl binlerce buzağı çeşitli nedenlerle yaşamını yitiriyor. Ülkemizde buzağı ölüm oranları bölge ve işletmelere göre farklılık göstermekle beraber yaklaşık olarak yüzde 10 ila 15 arasında olduğu biliniyor. TÜİK rakamları dikkate alınarak hazırlanan bir araştırma* ise 2020 yılında yaklaşık 921 bin buzağının öldüğünü ortaya koyuyor. Bir buzağı için uygulanan besleme süreci, veterinerlik giderleri ve işçilik gibi maliyet kalemleri de düşünüldüğünde kaybedilen her buzağı işletmeye ve ülke ekonomisine büyük ölçüde zarar veriyor.
BUZAĞI KAYIPLARININ SEBEPLERİNİN BAŞINDA YANLIŞ YÖNETİM GELİYOR
Buzağı kayıplarının yalnızca eksilen buzağı sayısı olarak değil, süt endüstrisinin ve süt hayvancılığının geleceği için bir tehdit olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Trouw Nutrition Türkiye Bayi Kanalı Teknik Müdürü Hakan Çiftçi, “Özellikle son dönemlerde artan gıda krizi göz önünde bulundurulduğunda, buzağı kayıpları önemli bir stratejik risk olarak karşımıza çıkıyor. Bu kayıpların sebeplerinin başında da yanlış yönetim geliyor. Buzağıların doğum süreçleri doğru ve hijyenik şekilde yönetilemiyor. Doğum anında yapılan hatalar sonucunda buzağılar özellikle doğumdan sonraki ilk iki hafta içerisinde çok yoğun diyare ve pneumonia gibi rahatsızlıklar nedeniyle yaşamlarını yitiriyorlar. Atlanan bir diğer nokta da doğru hayvan besleme yöntemlerinin uygulanmaması oluyor. Bizim her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız gibi buzağılar doğdukları anda bir bağışıklık sistemine sahip olmuyor. Bunu destekleyebilmek adına belirli bir kalite standardına sahip kolostrum dediğimiz ağız sütlerini uygun miktarlarda tüketmeleri gerekiyor. Ancak ne yazık ki ülkemizde halen bazı işletmelerde kaliteli ve yeterli miktarda ağız sütü içirilmesine ilişkin yönetim süreçleri yürütülemiyor. Süt ile yapılan beslemelerde sütün pastörize edilmeden buzağılara verilmesi, süt veya mama ile yapılan beslemelerde buzağıların günlük ihtiyacının altında besleme yapılması, beslemede atık süt kullanılması günümüzde çiftliklerde en çok yapılan hatalar arasında yer alıyor. Bu durumda dış etkenlere karşı daha hassaslaşan buzağılar yine yüksek oranda diyare ve pneumonia gibi rahatsızlıklarla yaşamlarını kaybediyor. Ayrıca barınak ortamının uygun kriterleri taşımaması ve hijyen şartlarının göz ardı edilmesi, ekipman yönetimi, koruyucu hekimlik uygulamalarında yaşanan aksaklıklar da yapılan hatalar da buzağı ölümlerine sebebiyet veriyor.” dedi.
HİJYEN VE SANİTASYON KURALLARINA UYMAK ŞART
Buzağı kayıplarının önüne geçebilmek adına yapılması gerekenleri paylaşan Hakan Çiftçi, “Öncelikle doğum alanlarının steril olması ve kontaminasyon riski taşımaması gerekiyor. Buzağı barınakları, olumsuz hava şartlarına karşı korunaklı ve hijyenik bir konumda bulunmalı. Doğumdan hemen sonra ilk 2 saat içerisinde buzağının bağışıklık sistemini destekleyebilmek için en az 4 litre kaliteli ağız sütü ile buzağılar beslenmeli ve 48 saat içerisinde her 8 saatte bir minimum 2 litre kaliteli ağız sütü verilmeli. Buzağıların besleme süreçleri de hijyen ve sanitasyon kurallarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmeli. Kullanılan ekipmanların her kullanımdan sonra çok dikkatli bir şekilde temizlenmesi ve beslemede kullanılan ürünlerin hastalık etmeni içermeyen sağlıklı materyaller olduğundan emin olunması da büyük önem taşıyor. Bu noktada özellikle süt ile besleme süreci yürüten işletmelerimizin sütü buzağılarına vermeden önce mutlaka pastörize ederek, içerisinde olası hastalık etmeni patojenlerin varlığını kabul edilebilir seviyelere indirmeleri çok önemli.” açıklamalarında bulundu.
LİFESTART KONSEPTİ İLE BUZAĞILARIN GENETİK POTANSİYELLERİNİ EN ÜST DÜZEYE ÇIKARIYOR
Trouw Nutrition olarak çiftliklere sundukları çözümleri paylaşan Çiftçi, sözlerini şöyle tamamladı: “Hayvanların ortalama verimliliğini artırmaya katkı sağlama hedefimizle inovatif bir çözüm olarak hayata geçirdiğimiz LifeStart konseptimiz ile buzağıların erken dönem beslenme ve üretim performansını bilimsel yöntemlerle geliştirerek genetik potansiyellerini en üst düzeye çıkarıyoruz. Sürdürülebilir hayvancılık odaklı geliştirdiğimiz LifeStart konsepti içerisinde yer alan buzağı mamaları ve yemleri, onların sağlıklı gelişebilmesinde ve yüksek verim ve performans gösterebilmesinde etkin rol oynuyor. Pastörizasyon sistemine sahip olmayan veya buzağı ihtiyacının tam olarak karşılanamadığı işletmelerimiz için yine LifeStart konsepti içerisinde geliştirdiğimiz süt ikame ürünlerimiz Sprayfo ve Milkivit gruplarını öneriyoruz. Süt veya mama ile yapılan besleme döneminin hemen ardından buzağıların gerek doku, organ gerekse rumen gelişiminin etkin bir şekilde devamlılığının sağlanmasına Golden Calf buzağı yemimiz ile altıncı aya kadar katkı sağlamaya devam ediyoruz. Farklı besleme modelleri ve işletme riskleri dikkate alınarak hayvan sağlığı ürün grubumuzda yer alan etkin çözümlerimiz de önümüzdeki aylarda portföyümüzde yer alacak.”
İlginizi Çekebilir